Bir Macar yönetmenin beş genç oyuncuyla birlikte gerçek yaşam öykülerine dayanan bir oyun provası yapmasını konu edinir. Ancak, oyunun amacı oyuncuların deneyimlerini yansıtmak yerine, sadece onların acılarından yararlanmaktır. Oyuncular bu durumu fark ederek oyunu terk ederler, ancak beyaz yönetmenleri onların hikayelerini Berlin'in en büyük tiyatrosuna satar ve prömiyer yaklaşır. Provalar, ırkçılık ve beyaz suçluluğunun gerçeküstü bir keşfine dönüşür ve kurgu ile gerçeklik, oyun ile film arasındaki çizgileri bulanıklaştırır. Film, Romanlardan oluşan bir ekip tarafından yazılan gerçek bir oyuna dayanmaktadır. Avrupa'nın en büyük etnik azınlığı olan Romanların sanatsal temsili, ırkçı stereotiplere düşmeden yapılabilir mi? Bu soru, filmde merkezi bir konudur ve izleyicileri düşünmeye ve sorgulamaya teşvik eder.