John Andrews, Satürn'ün uydusu Titan'a yapılan tarihi görevde, yalnızlığın ve karanlığın derinliklerinde kaybolmuştu. Görevin ilk aşamalarında her şey yolundayken, ani bir teknik aksaklık ve sert koşullar, onu ölümün soğuk yüzüyle karşı karşıya bıraktı. Sonsuz bir boşlukta süzülürken, gerçeklik algısı gitgide bulanıklaşıyor, rüya ile kabus arasında ince bir ipte yürüyordu. Her nefes alışında, yaşamın kırılganlığını daha derinden hissediyordu. Uzayın sessiz boşluğunda, hayatta kalma arzusuyla insanlığını korumak arasında gidip geliyordu. Titan’ın yabancı toprakları onu içine çekerken, akıl sağlığını korumak için direniyordu. John, her şeyin ötesinde, hayatta kalma umudunu diri tutmak için zihninde bir ışık arıyordu.