Küresel felaketin ardından dünyada yalnız kalan kişi, sessizliğin ve çürümenin ortasında her gün bir önceki günden daha ağır bir yalnızlıkla uyanır. Geçmişte yüzleşemediği hatalar, kaybettiği sevdiklerinin hayaletleri gibi karşısına çıkar, onu geceleri uykusundan eder. Kendi zihninin labirentlerinde yolunu kaybetmeye başlar; anılar ve gerçeklik arasındaki sınır bulanıklaşır. Her geçen gün deliliğe bir adım daha yaklaşırken, kapısının önünde bir gölge belirir. Sessizce bekleyen bu tehdit, onun hayatta kalma içgüdüsünü yeniden uyandırır. Gölgenin varlığı, hayatta kalmak için yalnız olmadığını hissettirir ama bu, güven mi yoksa daha büyük bir tehlikenin işareti midir?